You can't teach an old dog new tricks
Ağaç yaşken eğilir
# | Englisch | Türkisch | Audio |
---|---|---|---|
1 | Rome wasn't built in a day | sabreden derviş muradına ermiş | |
2 | a bird in the hand is worth two in the bush | bir eldeki kuş çalıdakinin iki misli değerdir | |
3 | a friend in need is a friend indeed | iyi dost kara günde belli olur | |
4 | a friend in need is a friend indeed | dost kara günde belli olur | |
5 | a journey of a thousand miles begins with a single step | binlerce kilometrelik yolculuk bile tek bir adımla başlar | |
6 | a lie has no legs | yalancının mumu yatsıya kadar yanar | |
7 | a man is known by the company he keeps | Körle yatan şaşı kalkar | |
8 | a picture is worth a thousand words | bir resim bin kelimeye bedeldir | |
9 | a stitch in time saves nine | bir mıh nal kurtarır, bir nal bir at kurtarır | |
10 | all roads lead to Rome | tüm yollar Roma'ya çıkar | |
11 | all's well that ends well | sonu iyi biterse | |
12 | an apple a day keeps the doctor away | güneş giren eve doktor girmez | |
13 | as you sow, so shall you reap | ne ekersen onu biçersin | |
14 | barking dogs seldom bite | havlayan köpek ısırmaz | |
15 | beauty is in the eye of the beholder | güzellik bakanın gözündedir | |
16 | better to light a single candle than to curse the darkness | karanlığa söveceğine bir mum yak | |
17 | birds of a feather flock together | it ulur, birbirini bulur | |
18 | carpe diem | günü yakala | |
19 | carpe diem | anı yaşa | |
20 | carpe diem | günü yaşa | |
21 | carpe diem | gündegün | |
22 | devil is in the details | şeytan ayrıntıda gizlidir | |
23 | don't look a gift horse in the mouth | üzümünü ye bağını sorma | |
24 | don't look a gift horse in the mouth | hediye atın dişine bakılmaz | |
25 | don't shoot the messenger | elçiye zeval olmaz | |
26 | easy come, easy go | haydan gelen huya gider | |
27 | every cloud has a silver lining | her işte bir hayır vardır | |
28 | eye for an eye, a tooth for a tooth | göze göz, dişe diş | |
29 | good things come to those who wait | bekleyen derviş muradına ermiş | |
30 | great minds think alike | aklın yolu bir | |
31 | haste makes waste | acele işe şeytan karışır | |
32 | he who laughs last laughs best | son gülen iyi güler | |
33 | if my aunt had balls, she'd be my uncle | halamın taşakları olsaydı, amcam olurdu | |
34 | if you can't beat them, join them | bükemediğin eli öp başına koy. | |
35 | if you lie down with dogs, you get up with fleas | itle yatan bitle kalkar | |
36 | ignorance is bliss | cehalet saadettir | |
37 | in the land of the blind, the one-eyed man is king | körler ülkesinde tek gözü olan kral olur | |
38 | know thyself | kendini bil | |
39 | knowledge is power | bilgi güçtür | |
40 | long absent, soon forgotten | gözden ırak olan gönülden de ırak olur | |
41 | love is blind | aşkın gözü kördür | |
42 | many a mickle makes a muckle | damlaya damlaya göl olur. | |
43 | many hands make light work | bir elin nesi var, iki elin sesi var | |
44 | money can't buy happiness | parayla saadet olmaz | |
45 | money doesn't grow on trees | parasını sokakta bulmamak | |
46 | money talks | para konuşur | |
47 | no good deed goes unpunished | hiçbir iyilik cezasız kalmaz. | |
48 | no pain, no gain | emeksiz yemek olmaz | |
49 | no pain, no gain | korkak bezirgan ne kar eder ne ziyan | |
50 | no pain, no gain | emek olmadan yemek olmaz | |
51 | no rest for the wicked | kötülere rahat yok | |
52 | no smoke without fire | ateş olmayan yerden duman çıkmaz | |
53 | once bitten, twice shy | sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer | |
54 | out of sight, out of mind | gözden ırak olan gönülden de ırak olur | |
55 | sow the wind, reap the whirlwind | rüzgâr eken, fırtına biçer | |
56 | spare the rod and spoil the child | insan sevdiğine takılırmış | |
57 | speech is silver, silence is golden | söz gümüşse, sükût altındır | |
58 | the apple does not fall far from the tree | armut dibine düşer | |
59 | the dogs bark, but the caravan goes on | it ürür, kervan yürür | |
60 | the early bird gets the worm | erken kalkan yol alır | |
61 | the early bird gets the worm | erken kalktım işime, şeker kattım aşıma | |
62 | the end justifies the means | amaca giden her yol mübahtır | |
63 | the grass is always greener on the other side | davulun sesi uzaktan hoş gelir | |
64 | the pen is mightier than the sword | kalem kılıçtan keskindir | |
65 | the road to hell is paved with good intentions | cehenneme giden yol iyi niyet taşlarıyla döşelidir | |
66 | the way to a man's heart is through his stomach | erkeğin kalbine giden yol midesinden geçer | |
67 | there's no accounting for taste | zevklerle renkler tartışılmaz | |
68 | there's no accounting for taste | zevkler ve renkler tartışılmaz | |
69 | third time's a charm | Allah'ın hakkı üçtür. | |
70 | third time's a charm | Allah'ın hakkı üçtür. | |
71 | those who can't use their head must use their back | akılsız başın cezasını ayaklar çeker | |
72 | time heals all wounds | zaman her şeyin ilacıdır | |
73 | time is money | vakit nakittir | |
74 | to each his own | zevkler ve renkler tartışılmaz | |
75 | to err is human | herkes hata yapar | |
76 | to err is human | hatasız kul olmaz | |
77 | two heads are better than one | bir elin nesi var iki elin sesi var | |
78 | walls have ears | yerin kulağı vardır | |
79 | what goes around comes around | ne ekersen onu biçersin | |
80 | what goes around comes around | başkasına fenalık eden kendine etmiş olur | |
81 | what's sauce for the goose is sauce for the gander | aynı tas aynı hamam | |
82 | when in Rome, do as the Romans do | Roma'dayken Romalılar gibi davran | |
83 | where there's smoke, there's fire | ateş olmayan yerden duman çıkmaz | |
84 | you can lead a horse to water, but you can't make it drink | atı suya götürebilirsin ama içmeye zorlayamazsın | |
85 | you can't judge a book by its cover | hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde | |
86 | you can't teach an old dog new tricks | ağaç yaşken eğilir |